PERDE ARKASI

Anlamak gerek ki Dünya da bir mağaza gibi.Önde bir vitrin.Arkada ne olduğunu göstermemek için bir perde.Perdenin arkasındakiler bize sadece görmemizi istediklerini gösteriyorlar.

Işıltılı dünyalar,sanki suç ve suçlu ile mücadele havası, futbol sadece güzel stadyumlarda varmış gibi,Tüm Dünya medyayla,TV proğramları,diziler, kültürel karmaşalarla,reklamlarla başka bir Dünya gösteriliyor.İnsanların zihni meşgul olsun.Konuları kurcalamasın diye.Mesala bir ülkede yüzbinlerce kurban yoksullara dagıtılsın diye kesiliyor.O ülkede neredeyse yoksul yok.Yanıbaşındaki ülkede açlıktan kırılan insanlar var.Bunlar sorgulansın konuşulsun istenmiyor.

Perdenin arkasındaki insanların istediği son şey,bilinçli,sorgulayan,düşünme yetisine sahip bir Dünya toplumu.

Bu yüzden sürekli magazin,medya,futbol,düzmece yaşam koşulları sunuluyor.Her dizide cebinde harçlığı olmayan gençler son model arabaya bindirilip, şık kıyafetlere büründürülüp, herkesin istediği zaman gittiği şirketi ve havuzlu villaları olduğu yaşamlar gösteriliyor.Ve dahası ahlaksızca ,zengin eş bulma,birbirine çelme takma komikmiş gibi sunuluyor.

Uyanmamız gerek.Bazı savaşlar silâhla olmuyor.İnsanlığınızı,kültürünüzü,etik anlayışımızı değiştirerek oluyor.Eski ve yeninin bağı koparılarak oluyor.

Hayatımızı yönlendirmeye çalışan,her şeyi günlük tüketime göre ayarlamaya çalışan bu perde arkası oyunlara dur demek zorundayız.

Eski güzellemeleri yapmakla değişim ve gelişim olmuyor.

Üzgünüm ki iyi şeyler olsa da çok az.

Ersoyca.

KÖTÜYÜM

Toplumda, Sosyal medyada herkes kendinin iyi yanlarını en iyi görsellerini paylaşır.Ben karsının delisiyim.Sizden ondan şundan bundan olmayanım.Boyum kısa.Yakısıklı,karizmatik değilim, Hiç olmadım.Paralı mıyım .O da yok.Bİr maaş dışında gelirim de yok.Mal desen elimde 2000 model bir araç var.

Ben ne yapabilirim?Cürmüm kadar yer kaplar o kadar yer yakarım.Fakat kimseye zararım olmaz.Sınırlarım vardır.Oraya herkesi sokmam.Gücüm ancak kendimi korumaya ve insanlarla olan yakınlığımı kendim belirlemeye yeter. Olsun .Bu bana yetiyor.

Canıtez, sabırsız bir insan olmama rağmen insana karşı o kadar sabırlı ve halden anlayan bir yapım vardır ki.Her zaman sakinligimi korurum.Sakinligin olayları kontrolde ne kadar işe yaradığını bilirim çünkü.Bunu gören bu sabrın bu anlayışın hiç bitmeyeceğini sananlar olur.Öyle yanılırlar ki..Ne kadar yükseğe cıkartmışsak ordan bırakıveririm.Bir an var ,bir kör nokta var.Oraya bırakır bir daha yüzüne bile bakmam, bir yudum su vermem.Yoktur benim için.Yanıbaşımda ölse dönüp bakmam.

Bilerek isteyerek kötülük yapmış birini sonra özür dilese pişmanım dese asla affetmem.Çocuklar ve eşim dışında ikinci bir şansı vermem.Bu kin ise evet kinciyim.İnsanlik dışıysa insan değilim.Fakat neysem oyum.

Toplulukta bir kurala karar verilmiş ise uymayanin sözle davranışla canını yakarım.Kendimi de eğer uymazsam kendimi de cezalandırırım.Yapamayacaksan söz vermeyeceksin

Bana yaşatılana karşı sertlesirim.İnsana inanmayı güvenmeyi çoktan bırakmış biriyim.Kötü müyüm ? Olabilir.

Servisi kaçıran öğrencimizi köyüne kadar götürüp teslim ettiğimiz de oldu görevim değildi.Fakat o çocuktu.Hata yapabilir.Yetişkin yetişkin gibi davranmalı.Ben nasıl iyi davranış,iyi insan olma çabası içinde çırpınıyorsam herkesten bunu bekliyorum.Görmezsem insan yerine koymam.

Er

GELİNCİK

İnsan tanımak yoruyor artık .Yeni tanımalardan uzak durmaya çalışırım.İnsandaki değişim, söylenen ile yapılan arasındaki uyumsuzluk çıkara göre değişen düşünceler,çifte standart, bazı konulardaki bağnazlıklar,insanlara mesafe koyma davranışı geliştirdi bende.Onlar da benim tersliğime,tahammülsüzlüğüme katlanmasınlar istiyorum bir yandan.Garip bir zaman yaşıyoruz.Bizim yasamımızın büyük bölümü çocuklar ve meslektaşlar ile güven ve sevgi ortamında geçti.Bu yüzden zorlanıyorum insan tanımalardan.

İnsan tanımak kendini tanımak aslında.Ne seviyorsun,ne istemiyorsun,kimlerle beraber olmak istiyorsun ..Anlıyorsun..

Bir insan çıkar karşına.Onun temiz kalışını, çabasını,samimiyetini görür tüm yargılarından arınırsın..Aradan zaman geçer hep aynı kalır.Samimiyeti içten yaklaşımı, çabaların değişmediğini görür bırakamazsın.Onunla konuşurken yorulmazsın.Kibir bencillik görmezsin.Böyle birini tanımak iyi gelirVarlığı hâlâ güzel insan kalınabildiğini anlatır insana..İşte biz böyle Dünya nin tüm karmaşasına rağmen kendi kalabilenleri seviyoruz.

Gelincik çiçeği

Onlar bir kır çiçeğine GELİNCİK e benziyorlar.Gelincik çiçekleri hiç kimseden bir yardım görmeden bir kenarda durur.Neler yaşar bilinmez soğuğu ayazı çeker, üstüne basılıp geçilir belki de.Kendi çabası ve direnci ile ayakta kalır.O gelincik ise vakti geldiğinde öyle güzel açar ki.. Çoğumuz hayranlıkla izleriz.Kimseyi rahatsız etmeden, kendi yara alsa bile, kendi yolunda,kimseyi kırıp dökmeden sabrederek güzelleştiriyor bulunduğu yeri.

Bu sebeple bazı insanlar kendi kalabiliyor bir gelincik gibi.İyi ki varlar.

Çünkü günümüz dünyasında kendi olup kendi kalabilmek büyük başarı..Biz de böyle olanlara yakın durmaya çalışıyoruz izin verirlerse..Bunu başarabilenleri de saygıyla sevgiyle yaşamımızda tutmaya çalışıyoruz..Seviyoruz onları..Bir gökkuşağını sever gibi.Alıyla moruyla .

Er.

ÖĞRETMENLİK LÜTUF DEĞİLDİR! ULUSAL GÖREVDİR…

Öğretmenlerde gördüğüm yanlışların beni ögretmenlikte doğruya götüreceğini düşündüm.

Benim bazı farklı öğretmenlerde gördüğüm yanlışlar şunlardı.

1-Kendini vazgeçilmez gibi görmek.

2-Ders anlatmayı görev değil lütuf sanmak.

3-Dersi zayıf öğrenciyi aşağılamak

4-Tebeşirli elini öğrencinin saçına silme

5-Asarım ,atarım vurmak vb

6-Yatılı okulda evimiz olan odalara çıkartılmamak..

Ben birey olarak eksikliğim olan utangaçlığımı yenmeme yardım edecek bir tek özel çaba görmedim,yaşamadım.

Lise yıllarımı hiç saymıyorum bile.. İsimleri bile anımsanmıyor.

Ortaokuldan hatırladığım 2-3 öğretmen..

İlkokuldan sadece sınav zorlamaları..Ve vurma.Ders saatinde olmayacak görevlere yollama.Para kooperatif işleri, Cumartesi balığa gidecek öğretmen öğrencisini balık yemi tutmaya yollardı.

Kazanacaksın,kazanacaksın,yapacaksın, sözleri..Amaç filanca öğretmen şu kadar öğrenci kazandırmış olsun.

Bir kere resim yaptığımız,şarkı söylediğimiz,sınıfça eğlendiğimiz aklımda yok..

Kitap okuma,günlük yazma gibi becerielrimi harekete geçiren H.A.B öğretmen,Beni yüreklendiren Beden Eğt.öğ.Ali öğ. gibi iki üçü geçmez bize katkı yapan öğretmen..

Öğretmen olmak sadece sınav hazırlığı veya ders anlatmak değil.Kafadaki kalpteki kıvılcımı ateşe çevirmek..Çocuğun kendindeki becerileri tanımasını sağlamak..Eksiklerini tamamlamasına destek olmak Eşit,adil,güvenli,sevecen ,anlayışlı olabilme çabası..

Bunlar yoksa ezber konu  anlatıcısı..

Tahtaya yazıyla doldurup daha bitiremeden ve bir şey anlatmadan sınıftan çıkan öğretmen olur mu?   Gördük..

30 kişilik sınıftan 5 kişi sınıf geçebiliyorsa tamamen öğrenci mi suçlu?

Öğretmen yetiştirmek farklı olmalı..Kişisel özellikler çok özel olmalı.Nasıl askerlikte her isteyen özel kuvvetlere giremiyorsa öğretmen seçimi özel olmalı.

Arkadaşlarımdan ve spordan öğretmenlerden öğrendiğimin çok fazlasını öğrendim.

Ben böyle olmamak, İyi iz bırakabilmek, yaşadıklarımdan farklı olmak  için çok çaba harcadım .Umarım becerebilmişimdir.

İyi dönüşleri, kolay söylüyorlar da, eski öğrencilerimden eksiğimizi söyleyen  olmadı. Olmasını isterdim. En azından bir özür dilerim. Hatamız  olmaz mı? Yapmışızdır .Bile isteye olmaz ama eksikliğimizden, yetersiz ve bazı konulara vakıf olmamaktan olmuş olabilir.. Doğru bildiğimiz ısrar ettiğimiz yanlış bilgimiz de olabilir. Dönüt olmayınca bilemiyorum.

Bazı yanlış işler mevzuat gereği de uygulabiliyor. Yarışmalar ,bayramlarda saatlerce bekletmek gibi.

Bir günü hemaset yapma günü ayırır düzenleyiciler. Anneler günü gibi vd.Bugün de o günlerden bir 24 Kasım.

Ersoy Öğretmen

Bir öğrencim büyüyüp yıllar geçince şunu demişti beni çok mutlu etmişti..”Biz Ersoy Öğretmenin öğrencisiyiz demek bizi gururlandırırdı “

İlk Yıllar Köprülü Göle Ardahan

Son Yıllar İnebolu bir piknik

Manipülasyon

İnsanların gerçek yüzünü görmek,sizin hakkımızdaki düşüncelerini, planlarını,niyetini ve kendisiyle ilgili atmak istediği adımları ve girişimleri öğrenmek için onların yanında zekanızı göstermeyin.Bu konularda hiçbir bilginiz yokmuş gibi davranın.Ne söylerse hayretler içinde ve o çok bilgiliymis gibi takdirle dinleyin.İstediginiz bilgiyi elde edersiniz ,en azından çok büyük bir bölümünü..

Çünkü insanlar akıl vermeye,bilgili görünmeye hele ki kendinden az bilen birini düşünce ve zekâ olarak ezmeye eğilimlidirler.Siz bu zaafı kullanarak ilerleyebilirsiniz.

Siz ise aldığınız bilgilerle sessizce yola devam..😀 Vakti geldiğinde tek bir söz söyleyin.ŞAH!

Bunu etik bulmayan olabilir.Herkese yapılsın da demem.Cok az olması dileğiyle..Gerekebilir.

Ersoyca.

20 KASIM

İnsan yaşamında sosyolojik doğumlar yeni bir sen olma günleri vardır.Okul bitirme,işe başlama,askerliğin bitmesi,evlilik, çocuğunun olması gibi.Bu durumlar insanı yeni bir benlige, yeni bir kimliğe kavuşturur.

20 Kasım da benim ilk öğretmenliğe başladığımız gün.O günden sonra hiç özguvensiz,korkak, sıkılgan olmadım.Kendine güvenen kimseye muhtaç olmadan yaşam kurgulayacak bir gençtim artık.Çocuklara bilgi, beceri sunacak, örnek bir kişilik olacaktım.Üzerimizdeki bu sorumluluk duygusu bir anda bizi çocukluktan çıkardı.İşte sosyolojik doğum böyle bir şeydi.Artık kimsenin ne dediği ne düşündüğü dedikodusu vb umrunda bile olmuyor.

O günlerde çok eksiğim varmış.İletisim becerilerim okul arkadaşlığı düzeyindeydi . Arkadaşlar yardımı ile onu düzeltmeye başladım.Mesleki eksiklerim vardı.Büyüklerin kapısında bekleyip sordum öğrendim hiç rahatsız olmadım.Aslinda öğretmenlik gerçek bir öğrencilik.Her çocuğun size bir kitap bir ansiklopedi olacağını,her veli ve ailenin bir okul olduğunu her geçen gün daha çok hissettik.Bunlar üstüste konunca birkaç okul bitmiş gibi olunuyor.

Yaşamımız hep tertemiz çocuk kalplerinin ve öğretmen atkadaşların içinde geçti.İnanılmaz rahat ve huzurlu yaşamışız.Mesleği bırakınca anladım.Dıştaki yaşam kurtlar sofrasıymıs.

Şimdi de onu öğrenmeye ona göre tavır almaya ve ona uygun yasamaya çalışıyoruz.Kıra döke öğreneceğiz.

Öğrenmenin sonu yok..

Ersoyca..

Köprülü Köyü Göle Ardahan Öğretmenlikte ilk yıllar

SEDİR AĞACI ve İNSAN

Toros Sediri

Sedir Ağacı benim çok ilgi duyduğum,kokusunu sevdiğim bir ağaçtır.Bizim yörede -Fethiye- sedire Katran ağacı denir.Ondan elde edilen sıvı ile hayvanlara ilaç bile yapılır.Kerestesini söylemeye gerek yok.

Dikkatimi çeken bir durumu da şudur Katran ağacı çevresinde başka ağaç bulunmaz.O Kendi florasını oluşturur.Hem böyle görkemli bir ağacın yanında olmak başka ağacın kapasitesini,zayifliklarini ortaya çıkarmaz mı?

İnsanlarda böyle değil mi?Güçlü karakterli, donanımlı insanlara da fazla yaklaşılmaz.Ne gerek var onun yanında zayıf kalmaya..Vasat sıradan olanın yanında olmak tercih edilir.Dilediği gibi hareket etmek, yerine göre kullanmak, yerine göre kendini büyük gösterme için kücümseyebilme için..

Ersoyca.

YAKINMA ve SÖYLENME

Bazen oturduğunuz çok sevdiğiniz evimizden,sokaktan , yaşanılan şehirden,çevreden, hatta yeri gelir çok sevdiğimiz evlatlardan yakınırız.

Bu ne sevgisizlikten ne vazgeçisten …

Bu bazen bardağa suyu fazla koyarız da taşacak gibi olur biz de bardağı kımıldatmadan taşmasin diye üstünden içeriz ya biraz..Onun gibi birşey.Ya da gazlı içecek köpürür de sofraya tasmasin diye köpüğü alırız ya öyle bir şey.

Bazı yakınmalar yapıyoruz diye, kendinizi şuclamak manevi olarak üzülmek doğru değil.

Bir varlık mükemmel olmasa bile ne onu sevmemize engel,ne de söylenmeye.Hatta söylenme sevgiye de dahil denebilir.Daha iyi daha güzel olmasını istediğimiz için olabiliyor.Olabilecek potansiyeli olmasına rağmen ,olmadığına da söylenililir bazen..

Buradaki asıl nokta şu,yakınma sistematik, kırıcı ve sürekliyse o başka bir durum. O yakınma ve söylenme durumunu aşan başka bir şey.. O şikayet..Benim değindiğim bu değil.Ben arada bir olanı anlatmaya çalıştım.

Ersoyca..

HUZUR

Dünya da insan için çok güçlü birkaç duygu vardır sevgi aşk gibi.Bunlar için ciltlerle kitap vardır,şiirler yazılmış film çekilmiş, tiyatro sahnelenmiş , övülmüş ortaya dökülmüştür.Destek görmüştür.

Fakat Dünya daki en güçlü duygulardan biri HUZUR dur.Huzurlu ortamda yaşama arzusudur.Bu duygu için ne kitap yazılır,ne şiir,ne orotoryo.Nedeni bu duygu için huzurlu yaşamak için büyük vazgeçisler, kaçışlar, ikiyüzlülükler,yenilgiler,boyun eğmeler kişiliğinden ödün vermeler, aşktan vazgeçişler vardır.İnanç gizlenir.İstemedigin davranışı istiyor muş, seviyor muş gibi yaparsın.

Bu gibi nedenlerle huzur duygusu duyguların istenmeyen çocuğudur.Yok sayılır.

Oysa o vardır ve tüm Dünya yı etkileyecek kadar da güçlüdür.

Yok sayınca kaybolmuyor.Yerine göre, insanı bırak, koskoca devletler yaşıyor.

Ersoyca..

YOL

Bir yol geçiyor dışımızdan

Aynı zamanda içimizden

Bir yol geçiyor

O yol şaşkın ve suskun bizi

Bizde olan ve bizde olmayan bizi

İçine alıp

Bir yolculuğa cıkarıp

Değirmen gibi öğütüp

Araç geçmeyen bir durakta

Bizi tek başımıza bırakıp

Yolculuğuna devam ediyor

Biz ona zaman diyor

Yuvarlanıp gidilen yola da

Hayat bu deyip geçiyoruz.

Ersoyca.

MÜRŞİT

Bir insanın genç yaşlarda kendisine yol gösterecek,bilgili,güvenilir,deneyimli bir yol göstericisi,akıl danışabildiği bir büyüğü olmalı.

Böyle biri olmadığı zaman doğruyu,faydalıyı bulana kadar o kadar yıpraniyorsun ki.O kadar zorluk ve acı yaşanıyor ki insanın insana ve yaşama dair umutları kırılıyor.Bir sorunu bir kelime ile çözecekken defalarca destan yazmak gerekiyor.Oysa deneyimli birisi yanında olsa bu kadar zorlanmaz insan.Geleceğe yatırımını daha iyi yapar,alacağı bir şeyi daha uygun şartlarda alır. Sağlıkla, çocukla ilgili daha kolay kararlar verir.Eğer bir yol göstericin yoksa öğrendiklerini insanların ve yaşamın duvarlarına çarparak öğreniyorsun.Bunun bedeli de insana ve yaşama güvensizlik herkes ve herşeyden uzak durma,kabuğuna çekilme olarak insana yansıyor.

En büyük faydası ise sen her işini kendin hallettiğin için kimseye manevi ya da maddi bir sorumluluk hissetmiyorsun.Gerekirse …,..çekebilme özgürlüğün oluyor.Tercihim bu mu olurdu?Hayır.Bir yol gösterenim olmasını tercih ederdim.

Kısa bir anı: Annem benden 14 ve 18 yaş büyük ağabeylerimi bir araya getirmemi ve küslüklerini bitirmemi bunu ailede bir tek benim yapacağımı söylediğinde çok üzüldüm ve tepki vermedim ama çıldırdım.Normal koşullarda onların bana yol gösteren olması gerekirken benden bekleniyordu.Yazıktı.

Dilediğiniz alanlarda yol göstereniniz olsun dilerim.

Ben gerektiğinde benden çok küçük dostlarımdan da fikir alıyorum.Fakat onlar saygıdan çok fazla açıklamıyor.Büyük birisi olması daha iyi.Küçükler biz sana nasıl fikir verelim?modunda oluyorlar . Fakat ben fikre bakarım yaş umurumda olmaz.Bilgi ve öğrenme için her kapıda beklerim.Ben bilgi ve birikimin ,aklın müridiyim.

Er.