KESKİNLİK

Bir insan için gerekirse gece gündüz emek harcarım.Bıkmadan usanmadan.Asla bırakmayacak gibi.Bereket olur yağarım.Ne zaman ki istenmediğimi anlar,rahatsızlık verdiğimi hissedersem çok ani dönüşlerim vardır.Hiç emek vermemiş, hiç tanımamış, bir şey hissetmemiş gibi ışık hızıyla uzaklaşırım.Sokakta görsem selam bile vermem.Kötü bir hâlde görsem o tarafa bile bakmam.Samuray kılıcından farksızdır keskinliklerim.Ben bile şaşarım kendime..

Ersoyca..

STRES

Aklıma takıldı.Ben tıp insanı değilim.Söylenenlere göre sıkıntı üzüntü ruhsal baskı esnasında (stres deniyor buna) vücut kortizol maddesi salgılayip hücresel bağlara zarar vererek hastalıkları yapıyomuş.Bu durumda şu karşı tez için ne diyebiliriz?Bir rahatsızlık geçirmekte olan kişiye mutlu olacağı maddi manevi imkanlar sunarsak vücudu endorfin salgılarsa ayrıca endorfin desteği de verilirse iyileşir mi?Eğer cevap hayır iyileşmez ise yani hasta kemoterapiden,vb kurtulamiyorsa benim mantığım stresin hastalık yapacağına da inanmıyor.endorfin iyilestirmiyorsa kortizol da hastalık yapmaz.

Elbette Dr ların bildiği vardır ki bir şey söyler ama…Bence stres hastalık yapma özelliği taşımaz fakat var olanın ortaya çıkmasını sağlar diye düşünüyorum.

Stres hastalık yapsaydı,stres bitince o hastalığın da bitmesi gerekmez mi?

Bu bana zihin jimnastiği.Hiç bir iddiam,belgem,tezim, uzmanlığım yok.Sadece anafor.

Stres iyi yönetilebilirse yararlı bile olabilir.O zorluktan çıkan insan başka zorluklara daha kolay dayanır.Her sıkıntıda oradan oraya savrulmaz.Çeliğe su verme gibi…

Bence stresi suçlu ilan etmek yerine onunla nasıl baş edilir, nasıl olumlu kullanılıra odaklanmak gerek.Günah keçisi ilan etmek bir işe yaramaz.

Dr lar diyor “stresten uzak dur”Tamam peki..Bana nasıl stresten uzak duracağımı sağlık kuruluşları, sağlıkçılar öğretsin o zaman.

Ekonomik ve sosyal şartları değiştirmeden stres ten uzak dur demek hadi git ne yaparsan yap demektir.Bu denize girmeyeceksin, araba kullanmayacaksın demek gibi bir şey değil ki…

Ersoy.

GÜLÜŞLER

Gülüşler insan yüzünün çiçekleridir.

İnsan tanırken gülüşlere dikkat ederim. Gülüşlerin tarihleri vardır. Gülüşler sadece çocuklarda o ana aittir.

Yetişkinlerin gülmeleri okunur yüzünde .Kimisi çocukluktan kalmadır. Korkmadan ağız dolusu dudakların sonuna kadar açıldığı gözlerin kısıldığı hatta bedenin gülmeye eşlik ettiği gülüşler güzel çocukluktan kalma gülüştür.

Kimi yetişkin çocukluğunda yaşayamadığı gülüşü gençliğinde bulur. Bir yanında acı bir yanında düze çıkmanın verdiği rahatlıkla biraz da temkinli bir gülüş vardır. İçinde tuz da şeker de olan.

Başka bir gülüş ne çocukluk ne gençlik yaşamış belli bir yaştan sonra rahata ermiş yetişkin gülüşü. Gülmekle gülmemek arsında sallanır. Hafif yukardan bir bakışla güler insan ama dudağının bir kenarından hüzün dökülür. Bu sahip olduklarıma gençken sahip olmadıktan sonra ne olacak der gibi. Bir taraftan kendinden sonrakiler için bir şey yapmanın iç rahatlığı ile..

Beni en çok üzen, yaralayan gülme ise çevre baskısından dudaklarını bile açamadığı için yanaklarında çizgiler oluşturmuş gülmedir. Gülüş ayıplanmış kötü görülmüş ortamlarda yanaklarda kalpteki iz gibi kıvrım olur. Bıraksan dünya nın en mutlu gülen insanı olacakken baskı ile güneşin kavurduğu yaprak gibi kavrulup kalmıştır yüzünde..

Bir de yaşlı gülüşü vardır ki içinde herşey vardır ama çoşku yoktur. Geldik gidiyoruz bundan sonra yaşam nasıl olursa olsun, ele güne muhtaç olmadan gidelim inşallah gülüşü. Kırlaşmış sakal bıyığın arasında kaybolmuş gibi.

Benim çevremde biraz fazla gülünse “çok güldük başımıza bir şey gelecek” ! denir.. Bu korkuyla uzun yıllar geçirmiş toplumda gülmek bir ayrıcalıktır.

Dünya nın tüm anlamı kalbinle gözünle ciğerinle gülebildiğin anlarda saklı..

Ben insanları gülüşünden (de) tanırım..

Gülüşler insan yüzünün ciçekleridir.Kimisi yapay çiçek kimisi de doğal çiçek..

Ersoyca..

Nasreddin Hoca

Bu animasyon bir Nasreddin Hoca fılkrası uyarlamasıdır.

Siz nasıl davranırsanız davranın onu eleştirecek birisi mutlaka çıkar.Her söyleneni önemsemek bizi şaşkın yapar.

Öyleyse yapmamız gereken kendi bildiğimiz doğruyu kullanarak yola devam etmek gerekir.

Yaptığınız yanlış mı oldu. Yanlışını fark ettiğiniz zaman kendi fikrin ile değisisirsin.Zarar görürsen de kendim ettim kendim buldum dersin.

Başkalarının seçimi sonucunda yaşanacak olumsuz durumlar daha çok acı ve pişmanlık verir.

Ersoyca..

Çocuklar

Çocuklar sözlerle değil,davranışları görerek ögrenir.

Çocuk gözü ile öğrenir.

Çocuk büyüklerinden ne görürse onu örnek alır.Siz saygı ve sevginizi nasıl gösterirseniz o öyle olur.

Nasıl bir çocuk istiyorsanız siz öyle olmalısınız.

Şunu yap, böyle ol sözleri boştur.

Çocuklar kendilerini eğiten büyüklerden ne görürse o karakteri geliştirir.Sonra kendisi bunların yanlışlığını görürse size olan güvenini sevgisini sorgular.Değismeye çalısır ama bu değişim zor bir yoldur onun için.Bu yolu yürürken de size kızar.

Bu nedenle önce kendimizi yetiştirmek zorundayız.Ondan sonra çocuğu eğitmek daha kolay olur.

Çocuklar hiçbir öğretiyi unutmaz,o an tepki veremese bile erteler. Gün gelince de herşeyi ortaya döker.

Kısaca çocuk eğitimi zordur ve en basit ayrıntı bile dikkate alınarak sürdürülmelidir.

“Bu çocuk niye böyle”deriz ya..Biz öyle olduğumuz için öyledir.Gördügümüz dıstan bakamadığımız kendimizizdir.

Ersoyca.

BİL ME DAHA İYİ 😀

Yıllardır tanıdığın,ne olduğunu bildiğin insanın,kendini tanımayan insanlara kendini tanıtırken nasıl abarttığını görmek çok gülünç geliyor.İnsan gülmemek için ne kadar zorluyor kendini.Fakat atıp tutanın yüzü kızarmıyor bile.Şaşkınlıkla bakakalıyorum

Ersoyca.

Çocuklar ve Biz

Çocuklarımız bizi sadece kendilerine olan tavır ve davranışlarımızla değerlendirmez.Yaptığımız yapmadığımız her davranış ve hareketi izler ve bunu biriktirirler.

Yemek yemeniz,giyiminiz, eşe davranışımız ,evde atıp tutup dışarda pısırık olmamız,trafikte,toplu taşımada markette, maçta ve her alandaki davranışı alıp biriktirir.

Biraz büyüyüp yetişkin olunca kendi yaşanmışlıklarını sende gördükleri ile birleştirip bir davranış oluşturur.

Elbette bize saygı duyarlar, hatta çok severler fakat karakterimizdeki eksileri de bilirler.Saygıdan susarlar.Fakat neyin ne olduğunu bilirler.Gözlerinden kaçmaz.Biriktirirler ve saygıdan susarlar,ertelerler.

İkiyüzlülük yaptıysan görülür,korkaksan bilinir.Evde aslan dışarda kediysen bilinir.

Olunabilecek en iyi şey kendin olmaktır.O zaman suclanmazsın.Şöylesin derler.Evet öyleyim dersin.Beğenmiyorsan beğenme benim yolum bu.Seninki de senin denir herkes bildiğini yaşar.Gerisi ona kalmıştır.

Seni geldiğin geçtiğimiz yollara ve zamana göre değerlendirmez,bugüne göre değerlendirme yaparsa genellikle kopuş olabilir.

İşte o onun sorunu.Herkes yoluna saygı baki..

Ersoyca..

İletişim ve Değer

Çeşitli sebeplerle bir insanla alt düzeyde olsa da ilişki yürüsün bağ kopmasın diye anlayıslı davransan da,bazı şeyleri görmezden gelsen de, anlayışlı Güler yüzlü davransan da boştur.

Sizin bu davranışlarınız onda ego şisirip sizden üstün olduğunu düşünmekten başka bir şeye yaramaz.Seni kendine muhtaç sanar.Kendini övmeler başlar.Sonra üslup deşisir.Bir bakarsın harcadığın zamana,verdiğin değere yazık gerçeği yüzüne vurur uzaklaşırsın.Ortada kalakalır.

Sen ise çok önceden ilişki kopsun sinyali almana rağmen emek harcamışsındır.Kendini suçlar ve kızarsın.

İnsan için özveriye gerek yoktur.En geç ikinci saçmalığında çıkaracaksın kendi alanından.Kim olursa olsun.İletişim ve ilişkiler tek tarafın çabasıyla az daha sürüklenerek gidip duruyor.

Bunları yazarken şu söz aklıma geldi.😀; “Katranı kaynatmakla olmaz şeker, İnsanın cinsi neyse döner dolaşır ona çeker.”

Ersoyca.

Matematik Sevgi

Sevgi çok garip bir duygu.Rengarenk. Bir sevgi türü aklıma takıldı.Gerçek mi değil mi diye.Zihin jimnastiği yapıyorum şu an.Ben ona matematiksel sevgi diyorum.

Bir kişi birini olduğu gibi severse gerçektir.Hırsızı ,yalancıyı sahtekari ikiyizlüleri seven yok mu? Ayrıca onlar için çabalamiyorlar mı? İşte gerçek sevgi bu bence..

Bir de bu kişi iyilik yapıyor,her zaman bana yakın ve yardımcı,şu şu davranışları çok iyi önceden içim pek ısınmamıştı fakat bu kişi iyi biri sevmeliyim sevgisi var.Bu matematik denklemi ile oluşan sevgi.Bir yanlışında yıkılıverecek gibi eğreti.

Çünkü+eğer. -_sevgi denklemi.. Matematik yani.Bunun olmaması olmasından iyidir.Kumdan kale..

Ersoyca.

Öğretmen

Sınıfa öğretmen olarak girip ilk dersimi anlattığım gün büyüdüğümü hissettim.

O günden sonra hiç güçsüz, çaresiz hissetmedim.

Gerçekten hayat ve zaman zincirinin kırıldığı andı. Üstümdeki bir çok yükün gittiği fakat yeni roller üstlendigim an dı.

Yaşamımdaki en değerli anlardan biriydi..İyi ki yaşadım.

Ersoyca..

GEÇMİŞ

Bazen sohbeti geçer.Şu zamana örneğin gençlik yıllarına dönmek ister misin gibi.Asla asla asla.Geçmise dönmek istemem.Çünkü bu güne erisirken bu günkü aklımı sabrımı bakışımı tavrımı iletişimimi, bilgi ve birikimimi geliştirirken öyle zorlu yollardan gectimki..Bir daha geçmem ,istemem.Bir daha geçmektense yok olmayı seçerim.

Geçmişten dersimizi alıp ileri yürüyeceğiz.Gittiği yere kadar.Zaman o an yaşanırken değerli ya da sıkıntılı.

Bir de geçmişte yapilan ve yaşananları bugünle değerlendirmek doğru sonuç vermiyor.O gün başka şartlar başka duygular oluyor.Ona göre bir adım atıyorsun.Bugünse şartlar duygular bambaşka.Ne aynı sen,ne yaşam eski yaşam..

Bu gün geçmişi bugüne göre değerlendirmek yanlış.

Geçmişten sadece ders almak geleceğe yönelmek,geçmişe takılıp kalmamak gerekiyor.

Şu sözü beğenirim.”Sürekli dikiz aynasına bakarak yola devam edemezsin”

Ersoyca..

BEKLE!

Her insan gibi ben de her konuda becerikli ve yetkin değilim.Bilgimin az olduğu konularda her işe atlamam.Yapamayacagimi yaptığımda da iyi olmayabileceğini söylerim.

Bir iş yapmaya kalkarsam o işi araştırmış, öğrenmiş ve beceri gelistirmisimdir.

Çok kızdığım bir davranış biçimi yaptığım iş bitmeden müdahale edilmesi,yöntemime,vb laf edilmesidir.O an çok kızıp kırıcı oluyorum.

Bekle!Ben bir bitireyim,işi ortaya çıkarayım beğenmezsen ne dersen de bana.İş bilmez de,beceriksiz de hepsi kabulüm.Fakat yaparken bir akıl verme.Bitince kendim de beğenmezsem ben de beni eleştirir, gereğini yaparım.Eksik varsa, yanlış varsa telafi ederim.Yapamamışsam en iyi ustayı bulur yaptırırım.

Ben bir işe bilgisiz başlamam,baslamışsam karışılmasını istemem.

Basit bir örnek, benden musluk değiştirmemi istiyorsan çalışırken bir şey deme .İş bitsin bak beğenmezsen gereğini yapalım.Ya da çok biliyorsan kendin yapacaksın..

Ersoyca.