Gülüşler insan yüzünün çiçekleridir.
İnsan tanırken gülüşlere dikkat ederim. Gülüşlerin tarihleri vardır. Gülüşler sadece çocuklarda o ana aittir.
Yetişkinlerin gülmeleri okunur yüzünde .Kimisi çocukluktan kalmadır. Korkmadan ağız dolusu dudakların sonuna kadar açıldığı gözlerin kısıldığı hatta bedenin gülmeye eşlik ettiği gülüşler güzel çocukluktan kalma gülüştür.
Kimi yetişkin çocukluğunda yaşayamadığı gülüşü gençliğinde bulur. Bir yanında acı bir yanında düze çıkmanın verdiği rahatlıkla biraz da temkinli bir gülüş vardır. İçinde tuz da şeker de olan.
Başka bir gülüş ne çocukluk ne gençlik yaşamış belli bir yaştan sonra rahata ermiş yetişkin gülüşü. Gülmekle gülmemek arsında sallanır. Hafif yukardan bir bakışla güler insan ama dudağının bir kenarından hüzün dökülür. Bu sahip olduklarıma gençken sahip olmadıktan sonra ne olacak der gibi. Bir taraftan kendinden sonrakiler için bir şey yapmanın iç rahatlığı ile..
Beni en çok üzen, yaralayan gülme ise çevre baskısından dudaklarını bile açamadığı için yanaklarında çizgiler oluşturmuş gülmedir. Gülüş ayıplanmış kötü görülmüş ortamlarda yanaklarda kalpteki iz gibi kıvrım olur. Bıraksan dünya nın en mutlu gülen insanı olacakken baskı ile güneşin kavurduğu yaprak gibi kavrulup kalmıştır yüzünde..
Bir de yaşlı gülüşü vardır ki içinde herşey vardır ama çoşku yoktur. Geldik gidiyoruz bundan sonra yaşam nasıl olursa olsun, ele güne muhtaç olmadan gidelim inşallah gülüşü. Kırlaşmış sakal bıyığın arasında kaybolmuş gibi.
Benim çevremde biraz fazla gülünse “çok güldük başımıza bir şey gelecek” ! denir.. Bu korkuyla uzun yıllar geçirmiş toplumda gülmek bir ayrıcalıktır.
Dünya nın tüm anlamı kalbinle gözünle ciğerinle gülebildiğin anlarda saklı..
Ben insanları gülüşünden (de) tanırım..
Gülüşler insan yüzünün ciçekleridir.Kimisi yapay çiçek kimisi de doğal çiçek..
Ersoyca..