Çocuğu Anlamak mı Suçlamak mı?

Çocuklar yaptığı davranış sonrası hemen yargılanır, suçlanır.Suclanmaması gerekir.Çocuk enerjisini bosaltamadigi kendisiyle oynayan enerjisini alan bir arkadaş baba anne bir yakın olmadığı için kanepenin üstünde tepiniyor.

Misafirliğe,bir topluluğa giriyorsunuz çocuk farklı davranıyor simardi diyorsunuz.Oysa şımarmıyor.Farklı ortamda korkuyor,sıkılıyor ama bunu anlatamayınca davranışlarını değiştiriyor fark edilmek istiyor.Sizin keyif aldığımız ortamda onun sıkılmayacağını sanıyorsun.Çocuğu şımarmakla suçluyorsun.

Onun yediğini içtiğini, iyi ebeveyn olduğunuzu gösterme çabası ile kısıtlamaya çalışıyorsun.O inatla evde elini sürmediği yiyeceği yemeye can atıyor.Sıkıldığı ortamda değişik bir tad peşinde.Onunla mutlu oluyor.Şımarıklık yapmıyor.Bağırarak konuşuyor , birşeyleri atıyor çünkü duygularını kontrol edemiyor.Anla lütfen.

Çocuğun duygularını bir yetişkin ile aynı tutmak yanlıştır.Onları suçlamadan sakince dinleyip fikrini sorup istemediği iş ve etkinliğe zorlamazsak daha sakin ve huzurlu olacaktır..

E.Selki 31.03.22

YETİŞKİN HİPERAKTİFLİĞİ

Son zamanlarda çocuklarda görülen hiperaktiflik ,dikkat dağınıklığı ve buna bağlı davranış bozuklukları evde ailede bizim çocuk çok yaramaz diye geçiştirilse de okullarda öğretmen dikkati ile ortaya çıkarılıp veli işbirliği ile tedavi yoluna gidilebiliyor. Tabi eğer aile isterse..En azından çocuğun drumunun ne olduğu biliniyor.

Aynı durum yetişkinler de de var. Kimse umursamıyor.Bir sıfat yakıştırılıyor. Bizim X böyle.Deli,yarım akıllı vb sıfatlarla geçiştiriliyor.

Hatta babamdır ne yapalım?

Annemdir ,idere edeceğiz.

Abimdir,ablamdır, şudur budur iyi niyetinden böyle davranıyor. Kalbinde bir kötülük yok denip geçiliyor.

Fakat herkes bu kişiye “MARUZ KALIYOR”

Kimse hastalık olduğunu düşünüp hem o kişiyi hem de çevresinde olanı rahatlatmıyor.

Yıllar önce gözlük takmak küçümsenir alay edilirdi.Gün gelip bu davranış bozukluğu ,yerinde duramama nın da tedavi edilebilir bir rahatsızlık olduğu kabul edilecek.

O zamana kadar bir çok insan bundan ne yazık ki nasibini alacak..

Bizim X “ala deli değil”Hasta ..Tedavisi de var..

E.S 30.03 .22

ELE İYİ

Bazı yetişkinler çok yüzlü davranır.Kendine olan güvensizliği başkalarının ne diyeceğinin önemi onu an ve an değiştirir.Normal zamanlarda çocuklara herhangi bir iş söylemeyen kişi eve bir yabancı, misafir ya da ailesinden birisi gelsin hemen çocuklara iş, işler söylemeye başlar.Bir işe gönderir.Şunu yap bunu yap a döner. Eşinden genelde fazla bir iş istemeyen tip ailesinden, çevreden biri gelince hemen tavır değiştirip ,eşini gelen kişinin hizmetine iter.Anneme şunu yap,abime bunu ver vs

Çocuklar da ,eş te hatta kendisi de şaşkındır.

Bu çevreye karşı, OLMAYAN güç ve otoritenin gösterilme biçimidir.

Ve maalesef bu durum başkalarının gözünde bir şey ifade etse bile aile bireyleri bunu yutmaz. Kişi aile bireylerinin gözünde değer kaybeder.

Çocuklar annem babamı ya da babam anneme şöyle davranırken birileri gelince böyle davrandı. Bize biri gelmesin annem babam bize farklı davranıyor diyecektir.Demek ki başkalarının yanında böyle biz bizeyken başka davranılacakmışı öğrenir.

Eşlerin  birbirine olan güveni sarsılır. Demek ki bana  başkaları söz konusu olunca farklı davranabilecekmiş duygusu yaşar.

Binlerce yıl boşuna denmiyor “Ya olduğun gibi görün ,ya göründüğün gibi ol”

Bu her zaman aynı ol ki ,güven ve huzur kaybetme ki, saygı duyabilelim demektir.

Yapılan her davranışın bir sonucu vardır ve çocuklar bunu dümdüz anlar.Anlamamış gibi görünse de zihin yazar. Günü gelince ortaya çıkar.

E.S 29.03.22

SİL BAŞTAN

İnsanın genel yapısının değişmediğine inanırdım.Fakat insan kendi seçimi ve yaşantıları sonucu bilinçli bir davranış değişikliğine gidebilir.Bu bir zihinsel dönüşümü de getirebilir.Çünkü yaşam döngüsü değişiyor.İnsanın buna ayak uydurması da gerekiyor.Durağan kalmak yeniye ,zamana ve etrafa ayak uyduramamak her konuda zarara uğratabiliyor.Aklı olan kişinin dönüşüme ihtiyacı var.Yoksa kendini suçlamaya başlıyor.Herkesin aptalı benmiyim?Benim kadar kafa yormayan,benim kadar çalışmayan,benim kadar iyi eğitim almayan ,benim kadar maddi girdisi olmayan benden daha iyi durumda.Bunda bir yanlışlık var.Ya da bende bir eksiklik var düşüncesi başlıyor.Ben bu konuda kendimi sorguladım.Tekrar düşündüm ,nerede eksiğim var neyi hatalı yapıyorum diye.Bazı yönlerimi değiştirme kararı aldım.Sonuç ne olursa olsun.

Sosyal yaşamda güçlüden yana olarak,bazı konulara ses çıkarmayarak,sıkıntılı bir insan görünce yardım etmek yerine, bana ne.. diyebilmek,..Bu bana iyi gelecek..

Yıllarca çocuklarla olup,hatalı olabilir ,düzeltir,sakin olayım,bağırmadan konuşayım,kibar davranalım anlayışı beni çok etkilemiş.Sosyal yaşama da yansıyor.Bu durum beni bana ezdirmiş..Şimdi çocuklardan ayrıyım iki yıldır..Bazı düşünce ve davranış kalıplarından vazgeçmek değişmek için çaba göstereceğim.Yani topluma uymak istiyorum.

Nasıl ki dünya döndüğü halde biz o dönüşü yavaş olduğu için fark edemiyorsak ben de kendi içimde bu dönüşümü sağlamalıyım.Sakin içten içe.

Daha az sabırlı olmalı,daha çok tartışmalı,daha fazla bencil davranmalı,çıkarlarımı düşünmeliyim.

Şarkıda söylendiği gibi “SİL BAŞTAN YAPMAK GEREK BAZEN”..

Önce ben,benim önceliklerim. Bu konuda çok çaba gerekecek fakat ben hazırım yoldan ve “insanlık”tan çıkmaya..

Yoksa çok zararlar göreceğim..Ya da daha fazla suçluyor bulacağım kendimi.Belki kendimle çatışacağım.Belki içsel mutsuzuk ta yaşayabilirim.Olsun..

Yaşayıp görelim..

E.SELKİ 28.03.22

ÜÇ GÜZEL SÖZ

Kafan rahat olsun,Dünya nin dertleri ile devamlı kafanı yorup yine ve hep çözümsüz kalmamak için şu üç sloganı benimsemek gerekiyor.

Bana ne..!

Kişinin durumuna, yaşantısına üzülüyorsun.Onun umrumda değil.Kendini o duruma getirenleri savunuyor.

Sana ne..!

Kimsenin hayatına karışmasına izin vermeyeceksin.Niye öyle yaptin?Niye yemedin? niye onu gördün?ün cevabı sana ne? Olmalı.

Bilmiyorum..!

Bilmiyorum un nedeni çoktur.

Cahilim, duymadım, görmedim,okumadım,izlemedim, gitmedim vb Bilmiyorum un niye si de yoktur.Bilmemek susmak gibi haktır..

Bu sözcükleri kullanmaya başlayınca sırtımızdan taşımak zorunda olmadığımız birçok yük kalkar.

E.S 28.03.22

Q….. NÜN ANISI

ACILAR

S. çok iyi halay oynar.Eşi E. ile de bu vesileyle tanışıp evlenirler.İki kızları olur.Küçüğü Q. tir.Babasınının ölümüden sonra köyünü terkedip Ankara ya yerleşir. İnşaat ustasıdır S. Babası ile oynadığı halaydan sonra bir daha asla halaya durmayacağım. Sadece bir kızım olursa ancak onun düğününde halay oynarım der.

Q. öğretmen olur.M.. V.. ya tayini çıkar.Ailesi bir ay kadar yanında kalıp ortamın iyi olduğunu görünce döner Ankara ya.Q. yaz tatillerinde gelir. Görüşürler .Telefonla sık sık görüşürler .Üçüncü yılın sonunda baba çok işimiz var daha az arayacağım merak etmeyin der.Baba da kızım iyi ol da,az arasan da olur der.

Q hastadır.Fakat ailesi huzursuz olmasın.Ailesi onu eski haliyle hatırlasın diye söylemez.

Bir gün V.Kaymakamı babayı arar.Kızınız çok başarılı ona plaket vereceğiz sizin de burda olmanızı istiyoruz der durumu organize edip aileyi V.. ya getirtir.

Doğru hastaneye gidilir.Baba nın yüreğine ateş düşer anlamıştır.Q hakka yürümüştür.

Baba kızına söz verdiği halayı düğünü olamayacağı için cenazede oynar.Onu kimse durduramaz..

Nurlar içinde ol Q,Aileye de baş sağlığı dilerim.

E.S 27.03.22

ÇOCUK VE KAKTÜS

Meksika’da çölde yetişen bir tür kaktüs var.
Bu kaktüsün yapraklarında ipeksi bir iplik var ve ipekten daha pahalı bir kumaşın yapımında kullanılır.

Bir gün bir işadamı bu kaktüslere yatırım yapmaya karar verir. Büyük bir fabrika yapar. Kaktüsleri orada daha çok daha bol yapraklı yapmak için her türlü fedakârlığı yaparlar, kaktüsleri bol vitaminler ve zenginleştirilmiş gıdalar gübrelerle beşlerle. Çabaları sonuç verir, daha iri ve yaprakları daha büyük ağaçlar elde ederler.
Sıra yaprakların içindeki iplikleri toplamaya gelir. İlginç bir olayla karşılaşırlar; hemen hemen tüm kaktüslerde bu iplikler kaybolmuş! Yapraklar daha iri olmuş ama içlerindeki iplikler kaybolmuş.
Buna bir türlü anlam veremezler ve işadamı büyük bir zararla fabrikayı kapatmak zorunda kalır, ama olayı sebebini öğrenmek ister ve bu merak sorunun peşini bıraktırmaz. Sonuçta Amerikalı bir bitki biyoloğu ile anlaşır.
Bitki biyoloğu çöle gider, bu tür kaktüslerden birinin yanında çadır kurar ve bir-iki ay kaktüsü gözlemler, inceler ve sonuçta bir rapor yazar.
Raporda şu ifade yer alır:
“…bu ipliklerin ortaya çıkma sebebi çölün çetin ve zor koşullarıdır.
Siz bu kaktüsü rahat bir ortama yerleştirmekle bu yeteneğinden etmişsinizdir…. “

Çocuk yetiştirirken, eğer ona kötülük yapmak istiyorsanız her istediğini verin.
Eğer iyilik yapmak istiyorsanız, bırakın sorunlarını kendisi çözsün.

Anooshirvan Miandji ALINTI

Agave Kaktüsü

İpeksi iplik SİSAL

ÇOCUK YETİŞTİRMEDE DİKKAT…

Çocuğunuz sık sık aksilik,ağlama, hatta tepinme nöbetleri geçiriyor mu, ya da istediğini yaptırmak için kötü şeyler söylüyor mu? Bir konuda ‘hayır’ demiş olmanıza rağmen tekrar başınızın etini yiyor mu? Bütün bu belirtiler şımarık davranışın belirtileridir.                                                                                                        Çoğu ebeveyn çocuklarını bilerek ve isteyerek şımartmaz. Zamanla, yavaş yavaş olur: ağlamalara, mızmızlanmalara pabuç bırakırsınız, yapması gereken işlerin yapılmamasına göz yumarsınız, gereğinden fazla bir şeyler  alırsınız çocuk şımarabilir.. Ancak, çocuğunuza sahip olduğu şeyler için mutlu olmayı, terbiyeli davranmayı ve istekleri için çalışması gerektiğini öğretmek gerekir..

Bunu değiştirmek için:

Bir kural koyup, bir talimat ya da bir ceza verip sonradan çocuğunuz bunlara olumsuz tepki verince geri adım atıyor musunuz? Atmayın. Kararlarınız için iyi bir nedeniniz varsa ve kararlarınızı değiştirmezseniz, çocuklarınız size ve söylediklerinize gerçekten daha çok saygı duyarlar.

Çocuğunuza sık sık aslında ihtiyacı olmayan şeyler alıyor musunuz? Almayın.. Hayatın bir gerçeğidir bu, kişi her şeye sahip olamaz, bunu çocuğunuza ya siz öğreteceksiniz ya da o dünyaya çıkacak ve çok daha zor zamanlar yaşayacak.

Çocuğunuz her ne zaman sizden bir şey isterse siz de ondan sizin için bir şey yapmasını isteyin. Bir şey yapmak mı istiyor “tamam, olur” diyeceğinize, önce odasını toplamasını veya çöpü atmasını isteyin.

Bir kez kuralları koyduğunuzda onlara bağlı kalın. Bunu yapmazsanız, çocuğunuzun size başarıyla itiraz edilebileceğini, sizi yok sayabileceğini ve sizinle pazarlık edilebileceğini öğrenir.  Fikrinizi değiştirmeyin

Bir kere bir şeye “hayır” dediyseniz ya da belli bir davranışa bir ceza verdiyseniz kararınızdan dönmeyin. Kararınıza uyun; çocuğunuz etrafı velveleye verse bile teslim olmazsanız, çocuğunuz bu taktiklerin artık işe yaramadığını öğrenecektir.  Herkese açık olan bir yerde gösterdiğiniz bu tutum utanç verici ve bunaltıcı olabilir ama yine de kötü bir davranışa teslim olmaktan iyidir. Mecbur kalırsanız bulunduğunuz ortamdan ayrılın ve çocukla evde konuşun.

Özellikle iyi davranışları sadece maddi nesnelerle ödüllendirmemeye çalışın. Bunun yerine, çocuğunuzla birlikte eğlenceli bir şeyler yapın. Armağanlar yerine teşvik ederek ödüllendirin. Diyelim ki oğlunuz bir futbol maçında çok iyi oynadı. Ona bir armağan alacağınız, onunla ne kadar gurur duyduğunuzu söyleyin. Çocuğunuz eve mükemmel bir karne getirirse ona yeni bir şey alacağınıza kendisiyle son derece gururlandığınızı söyleyin. Ona sarılın ve onu sinemaya götürmeyi ya da birlikte bisikletle gezmeyi teklif edin.

Çocuğunuz ” ama başka çocukların şusu var…” ya da “ama arkadaşlarım şunu yapmak zorunda değil…” gibi laflar etmeye başladığı zaman çocuğunuza kendi ailesinin kurallarına uyması gerektiğini söyleyin. En iyisi olduğuna inandığınız şeyleri yaptığınızın altını çizin ve halinden memnun olması gerektiğini çünkü bir sürü çocuğun ondan çok daha az şeyi olduğunu hatırlatın.

Eğer çocuğunuza bir şeyi bütçeniz izin vermediği için alamıyorsanız özür dilemeyin. Sadece doğruyu söyleyin: ” bunu sana almak isterdim, ama alamayacağım.

Veremeyeceğiniz ya da sonuna kadar götüremeyeceğiniz cezaları vermek tehdidini savurmayın. Zamanla hiçbir sonucu takip etmeyeceğinize inanır.

Çocukların şımartılmasının en büyük nedenlerinden biri, ebeveynlerin çocuklarıyla gerektiği kadar zaman geçirmediklerinden dolayı duydukları suçluluktur.

Bir diğer saçma neden ebebeynin kendinin daha çok ilgi ve sevgi görme ergenliğidir.

Ne yapıp edip azıcık ta olsa çocuklarınızla birlikte olacağınız bir zaman ayarlamalısınız.Yatmadan önce on dakika konuşma gibi.Bu onun için sakinleşme ,sevgi ,saygının temelini oluşturur.

E.Selki 25.03.22

ÖĞRETME- ÖĞRENME SÜRECİ

Çoklu zeka kuramına göre her insanın öğrenme stili ayrıdır. İnsanın parmak izi, beyin yapısı ve algılaması, kişiliği – karakteri gibi öğrenmesi de kendine özgü ve diğerlerinden farklıdır. Örneğin kimi çocuk bir dinleyişte, kimi çocuk dokunarak, kimi çocuk yaparak, yaşayarak, kimi çocuk yazarak, kimisi okuyarak, kimisi de müzik dinleyerek daha iyi öğrenir. Diğer bir deyişle kalıcı öğrenmenin temeli değişik beyinlerce değişik tarzda atılır.

Yukarıda saydıklarımız arasında yer almayan daha değişik öğrenme şekilleri de vardır mutlaka. Öyleyse, karşısında ortalama 25 – 35 öğrenci bulunan öğretmenlerimiz nasıl bir öğrenme ortamı hazırlamalılar ki, öğrencilerinin tamamını kapsayan öğrenme-öğretme ortamları hazır olsun. Sınıfımızda 30 öğrencimiz olduğunu varsayalım, karşımızda 30 çeşit öğrenme stili var demektir. Bunların her biri için ayrı ayrı öğrenme ortamı hazırlanması ve sunulması neredeyse olanaksız görünmektedir.

Çoklu zeka kuramında öğrendiğimiz çeşitli öğrenme stilleri, her ne kadar birbirilerinden farklı da olsalar birbirileriyle ilişkili ve yakındırlar. Hatta bazı insanlarda bir kaç tanesi, diğerlerine oranla daha baskın düzeyde (ileri) olabilir. Biz öğretmenler bu özellikleri bilerek derse hazırlık yaparsak hem işimiz kolaylaşır hem de daha başarılı oluruz. Kalıcı ve tam öğrenmenin gerçekleşmesi daha kolay olur. Bu nedenle öğrenme çeşitlerini okulumuzun ve dersliğimizin olanaklarını göz önüne alarak gruplandırmalı, planlarımızı ve ders işleme düzeneğimizi ona göre hazırlamalıyız. Öğrencilerimizin öğrenme stillerini, ancak onlara uygulanacak çeşitli bilimsel testler sonucu öğrenebiliriz. Böyle bir çalışma okullarımızda halı hazırda yapılması zor görünüyor. Öyleyse yapılması gereken heterojen bir öğrenme ortamı hazırlamaktır. Yani değişik öğrenme stillerine hitap edecek olan çoklu öğrenme ortamını sürekli öne çıkartmalıyız.

Çoklu öğrenme ortamından şunu anlamamız gerekiyor. Öğrenme stilleri farklı bir sınıf ortamında hemen hemen her öğrencinin yararlanacağı öğrenme ortamının yaratılmasıdır. Bunu öğretmenlerimizin bir çoğu zaten yapmaktadırlar. İşte, çoklu zeka kuramını içselleştirerek artık öğrenme ortamlarımızı daha farklı, bilinçli ve özel hazırlamak zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Ders öğrencinin beş duyusuna yönelik tarzda hazırlayıp sunmalıyız. Beş duyu organına yönelik ders sunumları tam öğrenmenin gereğidir. Öğreteceğimiz bilgi ve becerilerin kalıcı olmasını, unutulmamasını, başka bilgi ve davranışlara yöneltici olmasını istiyorsak bunu yapmak zorundayız. Öğrenci hem öğrendiği bilgiyi niçin-neden ve ne işe yarayacağını bilerek öğrenmeli hem de öğrendiği bu bilgiyi temel alarak yeni bilgilere ve davranışlara ulaşmanın yollarını da öğrenmelidir.

Eğitim bilimcilerin araştırmaları sonunda aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır:

a) Okuyarak öğrendiklerimizin %10’unu hatırlamaktayız.

b) Öğrenme ortamlarında dinleyerek (öğretmen tarafından anlatmaya dayalı) öğrenilen bilgilerin hatırlanması %20’lerde kalmaktadır.

c) Görsel (görerek)olarak hazırlanmış öğrenme ortamlarında öğrenilen bilgilerin hatırlanması %30’larda kalmaktadır. Yani ders işlerken harita, resim, afiş, slsyt gibi araçlar kullandığımızda öğrencilerimizin öğrenme düzeyi artmaktadır.

d) Hem görsel hem işitsel olarak düzenlenen öğrenme ortamında öğrenilen bilgilerin hatırlanması %50’lere çıkmaktadır. Derste 5 – 10 dakikalık film(TV, belgesel vd), sesli sunu gösterimi ..vb.

e) Duyduğunu ve gördüğünü sesli söylediği, söyleyerek tekrar ettiği zaman bu bilgiyi hatırlama oranı %80’i geçmektedir. Demek ki öğrenciye öğrendiğini sesli olarak tekrar ettirmek, derste öğrenciyi aktif kılarak sık sık söz vermek, onu konuşturmak, düşünmeye yöneltici değişik sorular yönelterek cevaplamalarını sağlamak, öğrenme düzeyini olumlu yönde etkilemektedir.

f) Dersi yaparak, yaptığını söyleyerek, uygulamalı öğrenen öğrenci öğrendiklerinin %90’ını hatırlamaktadır. Öğrenme düzeyi %90’ları geçmektedir. Öğrenci tutarak, dokunarak, ellerini kullanarak öğrenecek, dinleyecek, işitecek, duyacak, görecek, inceleyecek ve tüm bunları dudaklarıyla söyleyecek, yani tarif edecek, konuşacak. Beş duyuya yönelik öğrenme dediğimizde işte tam bu oluyor. Böyle bir ortamda tüm öğrenciler öğrenir.

Burada şunu hemen yeniden belirtmekte yarar var. Ders, sınıf ortamında öğretilmeli, öğrenci yapmalı, yaşamalı, görmeli, duymalı, dokunmalı, konuşmalı, derste aktif olmalıdır. Öğrenciye, dersin sonuna doğru onu düşünmeye sefk eden ve öğrendiğini sorgulamaya yönelten sorular sormalıyız. Derste öğrendiklerini pekiştirmesine, önceden öğrendiği bilgilerle bağ kurmasına yardımcı olacak bu geri bildirim sorularıyla kalıcı ve tam öğrenmeyi sağlamlaştırılmalıdır.

Öğretmenliğimin son döneminde İnebolu M.B.Özyürük İlkokulu nda bunları çok iyi uygulayan işine özen gösteren çok öğretmen tanıdım. Bu beni çok mutlu çok etti. Şimdi de onları keyifle izliyorum. Emeklerine teşekkür ediyorum..

E.S

ÖZGÜVEN

İnsan özgüveni kendi iç dünyasında kazanır.Bunun tek çaresi yaşına uygun iş ve etkinliklerde başarmaktır.

Bu sebeple çocuğun yaşına uygun oyunlarla başarma zevkini tattırmalıyız.Yaşına uygun sporlarla bunu desteklememiz gerekir.

Ergenlik döneminde ise çok doğru bilgilerle donatmak gerekir.İlişkilerinde doğru adımlar atması buna bağlıdır.Çocukluk çağı kadar önemli bir dönemdir.Bu dönemde anlayışla,alay etmeden,şaka yaparken bile dikkat edilerek yapılması gereken bir dönemdir.Bir an çocuk gibi olan genç bir anda yetişkin gibi hisseder.Toplumumuzda özellikle bu dönemde ebeveynler fazla konuşmaz.Bu durumda genç temizlik,karşı cinsle iletişiminde rastgele yerlerden bilgiler öğrendiği için yaşama olaya bakışı değişir.

Bu durum kuracağı aileyi bile etkileyecektir.”Biz büyüklerimizden böyle gördük”kaçışlarınin da sebebi budur.

Özgüven eğitim gördüğü konuda iş sahibi olunabilirse pekisir.

İşinde iyi olur begenilirse gelişir.

Yani özgüven emekle, çabayla,dirençle,zorluklarla mücadele ile kazanılır.

Bunu kazanabilenlerin de kimseye boyun eğmeyeceğini düşünüyorum.

Bu nedenle anne baba öğretmen ve çevreye önemli görevler düşüyor.

Toplumdaki bir çok sorunun şiddet gibi özgüven eksikliğinden kaynaklandığını düşünüyorum.

E.Selki 23.03.22

İŞ VE KİŞİLİK KARMAŞASI

İŞİMİZ KİŞİLİĞİMİZ  DEĞİLDİR.

İnsanları gündelik hayatta, mesleklerine göre övmek  ve meslek statülerine göre davranmak, özellikle meslekleri dışında yaşam becerisi geliştirmemiş ve kendini yalnızca mesleği üzerinden ifade etmekle tatmin olan bu bireyleri zor durumda bırakır.. Bu bireyler, iş saatleri içinde yapmakta oldukları görevlerle sokakta sade bir vatandaş olma rollerini karıştırdıkları için, ciddi bir kişilik karmaşası yaşayabiliyor. Pazara girip kendine bir insan çarptığı için sinirlenen bir görevli tanımıştım. Özellikle askerlikte rütbesi olan kişi  sivil yaşamda zorlanabiliyor. Mahalle kahvesinde ben TİM komutanıyım diye bağıran birine ne dersiniz. Bir toplumda adliye dışında bir hakim veya hastane dışında bir doktor, okul dışında öğretmen, meslekleri sayesinde itibar görüyorlarsa, mesleği sebebiyle itibar görmeyi kabulleniyorsa, kendi kişiliğine saygısı yoktur. Böyle davranılan  toplum ve o kişi  belli bir olgunluk düzeyine ulaşmamış demektir.

E.S 22.03.22

HERKES BİLGİLİYSE..

Herkes bu kadar bilgili,her konuda söyleyecek sözü varsa bizim bir kenara çekilip SUSUP izlememiz için kendi mecramıza çekilip olan bitenden birşeyler öğrenip zihnimizi dinlendirmemiz gerek.

Gerçekten o kadar bilgili değilim.Kaldı ki bu kadar bilgiye de gerek yok.Her fikre cevap vermek için bilgiye ihtiyacım yok.Bilgim ihtiyaçlarımı görüp,sorunlarımı çözecek kadarsa yeter.

Hele sosyal medya inanılmaz bir karmaşa.Dalında en üst düzeye gelmiş kişiyi kücümsüyor, suçluyor,yıkıcı eleştiri yapabiliyorlar.

O sizin fikriniz ben de şöyle düşüyorum demek yok.Direk karşıtlık.

Bu nedenle burada kendi çöplüğümüzde duygu ve düşüncemizi yazalım.Okunsun beğenilsin diye değil.Kendimize not düşmek için.

E.S