kim?

ÇOCUK MU BÜYÜK BÜYÜK MÜ KÜÇÜK? 
Çocuklarının ağlamasından üzülmesinden , tepki vermesinden korkan , çocukları tarafından kumanda edilen ebeveynlerin sayısı artıyor.. Ebeveynler giderek korkarak ebeveynlik yaptıkça aile içi roller fena karışıyor . 
Çocuklarınızın sizi yönetmesine izin verdikçe , aslında onun psikolojik sağlamlılığını yaralıyorsunuz.. Sürekli sizi kontrol eden çocuğunuzun, anne babası kim olacak ?Bu çocuklara doğru değerleri davranışları kim nasıl bir güç eğitecek ? Hayatta ebeveynlerini yöneten çocuklar gerçek hayatta herkesi yönetemediklerinde neler yaşayacaklar ?
Bu evde kral, dışarda sıradan olma durumu kişilik karmaşası belki de zamanla kişilik bozukluğuna yol açacaktır.
E. S

ÇOCUK VE DAVRANIŞ

ÇOCUK VE DAVRANIŞ
Öğrenci kaygılarımız kendimiz ile ilgili olduğu için değil.
Bu çocuklarla biz okul süresi ile sınırlı birlikte oluyoruz. Fakat bu çocuklar bir ailenin ömür boyu birlikte olmak zorunda olduğu bireyler. Yarın bu toplumda karşılaşıp etkileşimde olacağımız bireyler olacak.. Bir çalışan olarak karşımıza çıkacak.
Bir insanın eşi, bir çocuğun anne – babası olacaklar.
Bir çocuğumuzu, bir insanımızı davranışsal olarak kaybetme lüksümüz yok.
Önce ailelerin çocuk yetiştirmede çok özenli olması gerekiyor.
Bizler üstüne birşeyler ekleyelim.
Yanlış öğretileri düzeltmeye çalışmak eğitim zamanımızı azaltıyor.
Yüzlerce tv kanalında akşam ailece oturup çocuklarla izlenip değerlere katkı sağlayacak bir program göremiyoruz.
Eksiklerini söylendiği zaman bunu tamamlamaya çalışacak çok duyarlı insanlarımız var. Doğru yapıldığı sanılan yanlışlar oluyor.
Ve güzellikler ayrıntılarda gizli.
Herkes psikolog olsun denemez fakat karşındakini sevmeyi şevkati, insanın insana vurmadan canını yakmadan iletişim kurulabileceğini öğretmek, empati yapmak herkesin bilip öğretileceği ve bir o kadar da önemli şeyler.
Çocuklar yanlış davranışları ana karnında öğrenmiyor.
En yakınından görerek, duyarak ve yaşayarak öğreniyor.
Öğrendiğini uyguluyor. .
Bu ekmek kavgası, yaşam kavgası kadar önemli.
İnsan önemli.
(bir öğretmen-) (bir dost der gibi-) .

Kesinlik Bekle

Bilgi ve duygu açısından net ve kesin bilgilere sahip olmadan kimseyi yargılama, hüküm ve karar verme…
Yanılabilirsin, utanabilirsin, insan kaybedebilirsin.
Ve en önemlisi kendine saygını kaybedebilirsin.
Bu ardışık hatalar ve yanlış kararlar silsilesi yaratır.
E. SELKİ

Sezgi

Bu hafta pazartesi günü sınıfa girdim.Derse başladım. Bi terslik vardı. Çocukların ilgisi yoktu. Anlattığıma ilgi çekemiyordum. Dedim ki, zor bir hafta olacak.

Bugün Salı. Kendisine vurulduğu için okula gitmek istemiyorum diyen iki kız öğrencim.

Parmağı kırılırcasına kıvrılan bir öğrenci.

Akşam eve döndüm. Çıkışta sonra bi arkadaşı ile gidip, bir saat eve gitmeyen öğrencinin annesi arıyor.

Bi çözüm gerekiyor.????

[çarşamba gün sınıfa girip gerekli uyarıları yaptım.Sadece derse odaklandım.Araya mesafe koydum.Biraz soğuk davrandım.kişisel işleri ile ilgilenmedim.SAKİNLEŞTİLER.]

Ceza Değersizleştirir

Birçok yetişkin cezasız çocuk eğitimini olmayacağına inanır.

Çocuğun neyin doğru, neyin yanlış olduğunu öğrenebilmesi için ceza ve mükafatın iyi bir eğitim yöntemi olduğunu düşünür.

“Ceza kötü bir şey olsaydı, çocukken cezalandırılan bizler de kötü insanlar olurduk” der.

Ceza insanı kötü biri yapmaz belki… Ama hiperaktif yapar… Şımarık yapar… Yılışıklaştırır… Öfkeli hale getirir… Eşi ile bağ kuramaz, çocuğu ile oynayamaz biri yapar…
Ceza bir eğitim aracı değil, bir aşağılama davranışıdır…
Çocuk aşağılanarak değil, ancak değerlilik hissiyle kişiliğini geliştirir…

Eşsiziz

Hiç kimse diğerinden üstün değildir, aşağı da değildir.
Eşit te değildir. Fakat herkes eşsizdir. Tanrının yarattığı her varlık gibi saygıyı hak eder.
Değerli olmak ise harcadığınız emekle, yaptığınız güzel işlerle orantılıdır..
Bazılarının değer bilip bilmemesi önemli değildir. O onun sorunudur.
Bilen bilir.
Yeter ki biz desinler görsünler diye iş yapmayalım. İç Dünya mız için yapalım.
İnsanların dünyada bir “sırat köprüsü” var.
O da “el alem” ne der köprüsü.
Bu köprüyü geçenler iyi bir bedel ödese de bu köprü yü arkada bırakmak dünya cenneti sunar.
Özgür kılar.

Sen olmak

Hepimiz hayaller kurarız.Umutlara bütünleştirip
gerçek Dünya bağı kurarak benliğimizi bulmaya çabalarız.Bu insan olma, insanca değer olma ve değerli olma çabasıdır.
Her insan değer görmek ister. Bu en doğal hakkıdır. Hor görülmek insan ruhunu zedeler. Gerçek sen olmaktan çıkarır kendi bedeninin içinde farklı biri olursun. Kendine yabancı.
Oysa ki kendin olmak bu değildir..
Ne olduğunu senin bilmen, yaşam çabanın ve hayata kattığın değerin dıştan bilinmesi gerçek seni ortaya koyar.
Yaşamdaki en sıradan kabul görmesi ve saygı duyulması gereken öz budur. Buna sevgi eklemekse karşındakinin vereceği ve tamamen özel bir durumdur. Bunu bekleyemezsiniz. Olursa güzel olur. Fakat değişken bir durum olduğu aşikardır. Sizi olduğunuz gibi kabul edip değiştirmeye çalışmayan insanlar, sizin kendisini sevip sevmemenize bakmayanlar sizi seviyordur.. Sizi sevdiğine inanmadığınız herkese saygı mesafesi yakın olun..Yoksa ruhunun sıkıştığı biri asansörde mahsur ve çaresiz kalınır.
Kimsenin bizi sevmesi için ruhumuzu ortaya koymayıp, sadece kendimiz olarak seven birini bulmak olmalı amaç. Rağmen e değil çünkü ye yakın olmalı insan.
Yoksa biyolojik saatinin yelkovanı durup, bir işaret levhası gibi gitmen gereken yolu gösterir.

DUVARLAR

Bazen kişiliğimiz gereği insanlara saygı gösterir, yüceltiririz.
Bazıları kişilğini gösterir sizinle eşit seviyeye iner yanyana, gözgöze ilişki can cana sürer. . Bazıları ise yücelttiğimiz yerden bize tepeden bakmaya başlar.
Bu yüzden ilişkiler insanı korkutuyor. Uzak ve resmi olmak istiyorsunuz..
Etrafına duvar örüyor insan. Hem kendin çıkmamak, hem de girenleri seçerek alabilmek için.
Belki de bu korkularla, çok değerli insanları da uzağımızda tutuyor olabiliriz..
Hayat bu. İnsan kendini korumaya almak zorunda hissediyor ..
Bir kere yapılan hata insanidir. Fakat aynı hata tekrarlanırsa hata olmaktan çıkıyor.
E. SELKİ