Yiyiniz İçiniz Empoze Etmeyiniz!

Yediği içtiği ile ilgili paylaşım dışında bir de onu insanlara empoze etmeye çalışan insanlar var.
Ya şu içilmez mi? Ya bu nasıl yenmez?
Kahve içilmez mi?
İçilmez kardeşim sevmiyorum.
Ya nasıl olur.
Olur kardeşim bal gibi de olur.
-Yaprak sarma ye.
-Sevmem. Ondan yemeyeceğim.
Nasıl olur? Beğenmedin mi?
Yemiyorum, beğenmedim var mı?
Hele benim gibi saçma birine bunu dersen ömür boyu o yiyeceği yemeyecek içmeyecek birine derseniz o yiyeceğe de yazık. İçeceğe de.

Dayatma bende ters etki yapıyor. Tersim ben. Aykırıyım biraz da.
Yiyiniz içiniz ama empoze etmeyiniz..
E. SELKİ

NEDEN? NASIL? NİÇİN OKUMALI?

İyi kötü okuduğumu düşünüyorum. Çocukluğumdan beri kitap bulamazsam ansiklopedi okurdum. Bilgiye açlık var hala okuyorum. Okudukça da okumanın sonsuzluğunda, bilginin okyanusta bir damla olduğunu anlıyorum. Her yeni bilgide, neden şimdiye kadar bu bilgiye neden ulaşmamışım diye hayıflanıyorum. En son bunu Hz. Ali nin Şıkşıkiyye Hutbesi nde yaşadım. Şunu düşündüm. Okumazsam bilgiler toplumu yönlendirenler eliyle evrilerek hapa dönüştürülerek şırınga ediliyor.

Toplum okumuyor, kitap okuma oranımız düşük deniyor. İnanın toplum okumaya başlasa insanları etkilemek için binlerce kitap YAZDIRILIR.

Okuyalım da kim neyi okuyacak. Aslolan nasıl okunacağı. Felsefe temelin yoksa bazı okumalar sadece harfleri yanyana getirmek oluyor. Tarih bilgimiz, ekonomi bilgimiz yoksa din kitapları anlaşılmaz gibi. Ayrıca insanların her konuda bilgi sahibi olması mı gerekir. İnsanlar kendi işi ve uzmanlığı ile okuma yapsa daha mı iyi olur? Kafamda deli sorular.

Bazen hayat içinde okuduğun hiçbir kitap sorunlarını çözmüyor bireysel anlamda. Ayrıca toplumsal alanda da okumanıza bilginize göre değer bulamıyorsanız neden neyi niçin okumalısınız.

Dersi okuyarak yapan fakat testle sınıf geçen öğrenci nasıl okusun.

Neyi, neden, ne zaman, nasıl okuyacağını bilmeden okumak harfleri seslendirmekten başka işe yarar mı? O nu da bilmiyorum.

Yaşamadan hiçbir şeyle ilgili düşün ve duygu dünyası tam olmuyor.

Bence her bireyin okuması daha çok kendi işiyle ilgili olsa daha iyi olur sanırım.

Aslında okuma yaşamı okumaktır. Etrafımızda olan biteni sorgulayarak izlemek, özellikle doğayı izleyerek, yaşamın akışını anlayıp sonra diğer okumalara varsak iyi olur diye düşünüyorum.

İyi okumalar.

E. SELKİ

Mutluluk

İnsan yaşamında günlük güneşlik masmavi gökyüzülü katışıksız mutluluklar vardır. Tek tercihiniz ilk tercihinizdir.

Ayaklarınız yerden kesilir, nefessiz yaşayabileceğiniz düşünürsünüz. Asla unutulmaz, silinmez.

Ama sonsuza kadar sürmez.

İkinci bir mutluluk vardır, ilk seçiminiz ilk tercihiniz değildir ama iyi bir tercihtir. Biraz bulutludur. Ayağınız yerden kesilmese bile, parmaklarınızın üstünde yürütür.

Bu da sonsuz değildir.

İkisi de yaşanır, zamanın sonsuzluğunda uzaklaşır anı olur.

Bir de mutluluğu yaşam biçimi olarak yaşamak vardır. Her olayın, her rengin, denizin tuzunun, yağmurun damlasının, herşeyden tat alıp yaşam sürecini anlamlandırarak bir yaşam yolculuğu sürdürmek.

İşte asıl mutluluk budur ve sağanak bir yağış gibi gelip geçici değil, cisil cisil yağarak toprağa işleyen bereketli yağmur gibi ömrü güzelleştirir. Hatta bu mutluluğun içinde sıkıntılı anlar bile olabilir.

Ancak acı ve tatlısıyla yaşamın bize sunduğu tepsideki ikramın tamamını silip süpürerek mutluluk tadına doyabiliriz.

Bir beyaz defterin ilk sayfasında en önemli bilgiler olmayabilir.

Belki son sayfasındadır kitabın en önemli bilgisi..

E. SELKİ

Sınıf Duvarı

Sınıf duvarları samimi ve canlı hissettirmeli, ancak fazla kalabalık olmamalı. Duvarın yüzde 20 ila 50’lik bir kısmını mutlaka boş bırakın ve geri kalan yerleri öğrencilerinizin çalışmalarıyla, ilham verici resimlerle ve öğrenmeye yardımcı olabilecek unsurlarla doldurun. Sınıflar ilgi çekici olmalı, dikkat dağıtıcı değil..

Farklı Öğretmen

Yedi yaşında ilkokula başlamış, ondört yıl öğrencilik yapmış, yirmi yaşından bugüne 37 yıldır öğretmenlik geçmişi olan elli yıldır okulda olan birisi olarak iyi öğretmen nedir? sorusuna yanıt bana göre şudur.

1-İyi öğretmen adil olmalıdır.

2-Her öğrencinin farklı öğrenme hız ve modeli olduğunu bilir.

3-Verdiği ceza aşağılayıcı değil, tamamlama üzerine, farkına varma, anlama üzerine olur.

4-Farklı Öğretmen hayatın değişik koşullarını tanıtır seçimi onlara bırakır.

5-Meslek onun işi değil, misyonudur.

6-İnsanı çocuğu sever.

7-Çocukta saygının zamanla oluşacağını bilir ama ona saygıyla yaklaşır.

8-Bağırarak anlatmaz.

9-Sakin sabırlı davranır.

10-Güne göre, yerele göre değil geleceğe yönelir evrensel değerleri hedefler.

Huzur Hayallerine Ulaşmakta

Her insanın bir yaşam gücü belli bir meslek becerisi vardır. Karşılaşılan zorlayıcı durumlar kendi gücümüze uyduğunda, önümüzdeki işe tam anlamıyla yoğunlaştığımızı hissederiz. O zaman kendimizi sorgulamayız ve yaptığımız işin kendimizden daha büyük bir amacı ve anlamı olduğunu hissederiz. İşte o anlarda kendimizi en canlı, en doyumda hissederiz.
Şikayet etmez huzurlu hissederiz..
Bunun dışında işimiz de, kurduğumuz yaşam ya da yaşadığımız ortam bizim gücümüzü aşıyor ve sorunları aşamıyoesak yaşadığımız duyguları köreltmeyi seçeriz.
Bu duygulardan kurtulmak isterken diğer duyguları abartarak yaşarız. Aşırı çalışma, aşırı yemek, aşırı uyuma, aşırı,
Bunların hepsi duygularımızı köreltme yöntemidir. Bütün bunları yapmamızın sebebi o anda hissettiğimiz şeyden başka bir şey hissetme çabamızdır.
Çünkü gücümüzün üstüne çıkan mücadelede, yapamama duygusunda, yetersizlik duygusunda hissettiğimiz şey huzursuzluktur, tedirginliktir ve bir şeylerin yolunda olmadığının belirtisidir. Ancak, huzursuzluktan uzaklaşma ihtiyacı, onunla yüzleşmekten, böyle hissetmek istemediğiniz gerçeğinden ve böyle yaşamak istemediğiniz olgusundan kaçınmanın bir yoludur.
Bundan kurtulabilmenin yolu kendi hayatımıza bakıp :
Neden ben bu durumdayım.? diye sormaktır. Hayatımda özgüvenim ne zaman en güçlü? Ne zaman ne yaptığımı tam anlamıyla biliyorum?
Buna verdiğiniz içten cevap size bir yol çizme fırsatı verecektir..
Hepimizin potansiyelimizi hayata geçirmeye ihtiyacı var. Fakat ülkemizin durumu potansiyeli geliştirme üzerine değil, iş olsun para kazanayım hayatıma devam edebileyim üzerine kurulu.

Bu nedenle hizmet durumunda eksiklikler yaşanıyor. İstediği işi yapamayan insanların mutsuzluğu tüm yaşamı etkiliyor.

E. SELKİ

20 Kasım 1981

Bugün 21 Kasım 2018.Bundan 37 yıl önce başlamıştı bu serüven.

1981 Kasım ayı başında M. E. B dan bir atama yazısı ile başladı.

Kars İli emrine öğretmen olarak atandınız. 10 gün içinde görev yerinizde olunuz diyordu.

Olmaz mıydık. Gittik o uzun yolları. Evraklarımızı verdik. Komisyonun toplanarak bizler için köy atamalarımızı yapmamızı beklemeye başladık.

Otelde kaldık bir hafta kadar.

Kıtlama şekerle içilen çayı tanıdık. Sebze yemeğinde iki parça patetes bir parça havuç olduğunu orada öğrendik.

Kaleyi, kümbeti, Kars Çayını, Rus şehir planını gördük.

Ve 18.kasım da görev yerimiz belli oldu.

Ardahan ilçesi (Şimdi Ardahan ili) Göle ilçesi, Köprülü Köyü.

19.Kasım günü yola çıktık. Toprağa gömülmüş hissi veren köyler geçiyorduk.

Üzerimde bir gömlek üstünde beyaz bir kazak, açık renk bir pantolon yazlık bir ayakkabı ile yollara düştük.

Şimdi ne kadar saçma geliyor ama..

Göle ye vardık. Öğleden sonra idi. Milli Eğitim Müdürlüğü nde işleri bitirip tarif edilen köy kahvesini buldum. Korevenk Köyü (Kürtçe ismi) altı kahve üstü “Otel” bir mekan.

Tanıştık sahibiyle. İlgilendi. Ama köye iki minibüs vardı. Öğle civarında gitmişler ertesi gün gitmem gerekiyormuş. O geceyi “suit”!imde geçirmem gerekiyordu.

Çarşafların en son ne zaman yıkandığı belli olmayan yün yorgan ve yataklar. Her odada bir soba, tezekle ısınan. Yatmama yakın yaktılar.

Ertesi gün eve telgraf yazdım. “Göle ye vardım. İyiyim. Köy belli oldu. Köye gidiyorum. Ellerinizden öperim. STOP

Yola çıktık öğle saatlerinde. Ford marka bir mavi 🚐 bir minibüs. Şoförü Mersin de çalışmış bu minibüs ü almış köye dönmüş dolmuşculuk yapan bir arkadaş. Köy 20 km. Civarında. Yol çamur deryası. Köye varınca okula çıkacağım bir yerde indirin dedim. İndirdiler. Elimde bir valiz.

Çıktım okula. Tanıttık kendimizi. Okul müdürü Şerafettin Bey konuk etti bizi.

İlk yediğim yemek kaz etli pateses yemeğiydi. Ova ve Allahü Ekber Dağları manzaralı okul lojmanında..

Ertesi gün bana yaklaşık 40 kişilik bir ikinci sınıf verdiler.

Okuma yazma yoktu çoğunda. Çünkü ana dilleri kürtçeydi. Evde Kürtçe okulda türkçe öğrenen çocuklardı. İşte serüven böyle başladı.

E. SELKİ

BÜKME BOYNUNU

Topla kendini
Kulaçlarımızla aşamıyacağımız
Bir coşkun sel olsa da yaşam
Bulunur elbet
Bulunur bir kara
Üzerinde dimdik duracağımız
Öyle bükme boynunu
Bırak başaklar getirsin baharı
Düşürme kirpiklerini
Düşmesin yüzüne
Yalancı bahara kanmak
suç değil
Sen güz bahara kanan
Yaz yorgunu zerafet.
Sen değil
Sahte baharlar utansın
Öyle bükme boynunu.
E. SELKİ

Sınıf Yönetimi ve Güven

Öğretmen samimiyet ile kesin sınırlar arasında denge kurma becerisinde olmalıdır..
Öğrenciyle beraber kuralların, sınırların ve beklentilerin en baştan belirlenmesi ve bunun iyi anlatımı şarttır.
Öğrenciler karmaşık bir ortamda başarılı olamaz. Güvende hissetmeleri ve odaklanmaları için temel bir düzene ve tutarlılığa ihtiyaç duyarlar.
Bir gün şöyle öbür gün başka tavır davranışlar hem sınıf düzenini hem öğrenciyi olumsuz etkiler. Güvende hissetmez.
Verilen sözlerin hayata geçirilmesi şarttır. Bir şey söylüyorsanız, söylediğiniz şey konusunda net olunması , tutarlı olunması gerekir….
Her öğrenciye eşit uzaklıkta, çemberin merkezinde adil ve hakkaniyetle davrandığında, her öğrenciye vakit ayırıp alay etmeden, kınamadan, kırmadan, hataları başbaşa iken söylediğinde güvenli bir sınıf ortamı oluşacaktır.
Siz nasıl bir sınıf istiyorsanız, o sınıfın bir parçası ama lideri olmak zorundasınız.
Bu sürece ailenin de katılması daha olumlu sonuçlar getirecektir. Çünkü ailede farklı, okulda farklı yaklaşımlar çocuğu ikilemde bırakacaktır.
E. SELKİ

Sevgi ile Sınır Koymak

Bir öğrencinin okulda kendini saygı duyulan ve kabul edilen bir birey olarak görmesini hem sınıf arkadaşları hem de öğretmeni göstermelidir.Öğrencilerimizle birlikte zaman geçirmemiz onlara yakın olduğunçmuzu hissettirir..Onu dinlediğimizi gösterirsek değer bulduğunu anlayıp özgüveni artacaktır.Çocuklarınızın düşüncelerini veya problemlerini dinlemek ve bunun için zaman yaratmak zorundayız.

Sevgi ile disiplin verelim öğrencilerimize.
Her çocuğun rehberliğe, disipline ve sınıra ihtiyacı vardır. Ancak cezalara değil. Çocuğun olumsuz davranışlarının sonuçlarının ne olacağına yönelik konuşalım ve gerekirse hatırlatma yapalım. Olumlu, istenilen davranışlarını ise manevi ödüllerle (sarılmak, aferin demek gibi) pekiştirmek gerekir . Açık, net, tutarlı ve sakin şekilde sınır koyan öğretmenin öğrencileri nerede ne zaman durmaları gerektiğini bilir, sevilen biri olduklarını hisseder ve güvende olduklarını bilirler.

Bize emanet edilen canlara kötü söz ve davranışta bulunmak emanete ihanettir..

Sonsuz Yolun Başına Şükürle Varmak

Hayat insanın kendi öyküsüne tanıklık etme yolculuğudur. Zirveye giden yolda kendini gerçekleştirme sınavıdır. Yıllar geçtikçe bazı zaman dilimlerinde ne kadar eksik, hatalı ve zavallı olduğumu görüyorum. Bu sebeple geçmişinin şu yılında olsaydım diyemiyorum. Çünkü onlar hayat legosunun tamamlanmış parçaları.. Tekrar bozup yapmanın anlamı yok.
Gün geçtikçe olgunlaşıp, kendini geliştirmeye devam ederek sonsuz yolun başına şükür ve huzurla varabilmek aslolan.
En önemli olan ise bu yolculukta yalnız kendi yoluna değil, başkalarının yoluna da ışık tutup fayda sağlamak.
Bu uzun yolu başkaları ile uğraşma yerine kendi yolunda yürüyerek ve tüm sesleri iç sesinle yok ederek sonsuz yolun başlangıcına ulaşabilmek..
Herkes bu yolculuğa eşit şartlarda başlamıyor fakat bu yolculuğun sonunda eşit olmak hatta daha iyi koşullarda ulaşmak mümkün.
Hedefe giderken de anın ve yolculuğun tadına vararak ilerlemek gerek..Sonuç kadar süreç te önemli..
Geçmişin zorluklarını merdiven yaparak, güzellikleri bir çocuğun misket biriktirmesi gibi biriktirip Sonsuzluk kapısından girerken saçarak ayrılmak istiyorum.
E. SELKİ