
Fethiye nin Çalış rüzgarını içine çektikten sonra,hele bir de yaz vakti bisikletin üzerinde terini de alıyorsa bir daha unutamazsın.
Sahilde manzaraya karşı, soğuk bir bira içmişsen kolay unutulmaz.Öludeniz in iyot kokusunu güzelliğe bakarken kaçirmamişsan bir daha vazgeçemezsin.
Koylardaki ışık patlamaların, gündüz güneş yansımaları da kaybolmuşsaniz neden o yöreye Lykya(ışık şehri) dendiğini anlarsın.Vazgeçilmezin olur.
En kötüsü de tüm bunları yaşadıktan sonra hep o rüzgârı,hep o ışığı ararsın.Fakat o açıdan ışık,o hızda rüzgâr bulamazsın.
Gittiğim her yerde çok şeye alışırsın,fakat o iklimi arar hiçbir yerde bulamazsın.Alışamazsın.
Fethiye tek başına başka bir ülke, başka bir coğrafyadır.İnsan bedeninin ve ruhunun en kolay uyum sağlayacağı yaşam formudur.
Bizim hoşumuza gitmese de ,onun için her yıl onbin onbin nüfus artıyor.
Oğlumdan alıntı bir söz.”Seni Fethiye’de dünyaya getiren rabbin için bugün ne yaptın?”
E.Selki 14.02.22